Gazel Yayınevi şiir türündeki eserleri okuyucuya sunmak için Kırmızı Leylek Yayın Grubu bünyesinde hizmet vermektedir.
Ben ki seni aradım ömrümün her anında. Hastalığımda, sağlığımda, En zor günümde, Mutluluğu martılara fısıldadığımda. Ama sen bana gelmedin aşk adıyla. Yollar yürüdüm nereye gittiği belirsiz, Yüzler gördüm kimi mutlu kimi ümitsiz, Kalpler gördüm öylesine sevgisiz, Sen bana gelmedin aşk adıyla. Gecelerimin hırsızı oldun bilmeden, Gündüzümde elimden tuttun, Belki gönülsüz belki istemeden, Gitmeyi istemedin de kalben, Sen bana gelmedin aşk adıyla. Dertli başımın tek umuduydun. Her kurduğum denklemin sonucuydun. Ölüm kapında dediler, Adını kulağımda duydum. Sen bana gelmedin aşk adıyla…
Bir sana garip, Bir sana acizim aşktan yana, Kendime verdiğim sözü tutamadım, Tutamıyorum, Bir tek senden yana… Aklıma düştüğün her baharın cemresinde, Kafdağı masallarına gömülür dirilirim, Zümrüd-ü Anka’nın kanadında, Aşkın hûllesi biçilir, Billur zencefil ırmaklar akar sen cennetinden, İnci mercan serpilir, Kalemimden damladıkça… Vuslatı mahşer eyle, Ver beraatımı, Asude Sevdam, Aşkın, Aşkımı öptüğü yerde.
Bazen en gür sesle bir haykırıştır şiir, bazen yüreğinin en derin bir yerinde demlenen duygulardan bir susku. Bergüzar kalsın, en içten suskular, en içten duygular, en içten haykırışlar hisli yüreklere… Şiir yüreğe çöreklenmiş aşkların, acıların, sevdaların… kalemin ucundan çığlıklarla damlayışıdır. Aklın zapt edemediği asi kalbin, seni bir başına yapayalnız bırakıp sevgiliye koşuşudur. Hiç kavuşamayacağın sevgiliyi rüyada görme heyecanının kendi gelen tebessümüdür. Şiir, yüreklerin karanlık odalarında hapsedilmiş gizlerin can bulduğu, özgürlüğe yelken açtığı duygu denizidir. Kapkaranlık bir gecede siyah bir karıncanın ezilişini görebilme, rüzgara kapılmış bir kelebeğin yok oluşunun yüreğe keskin bir dokunuşudur. Şiir, insan, şiir sevgi, şiir dünya, şiir yaşam, şiir su, şiir ateş velhasıl şiir sensin.
Gül feryatta, Bülbül figanda, Ruhum gamda, Bu dem aşklar sessiz, Hasret nihanda, Bu gece yine Bir seni gördüm rüyamda, Bir baykuş ki bu viranede, Acayip nazarda, Yalnız hazan mı? Baharda yazda inkisarda, Yanan fecirde, Bir hoş seda bizarda, O leyal hayalde, Gönlüm intizarda.
Dünyanın koşuşturması bahanesiyle insanoğlu ne dünyadan haz olur oldu, ne yaratılmış olduğunu hatırlar oldu. Kendine verilenlerle özgür irade arasında bocalarken ne yazık ki unuttu bir kader yolcusu olduğunu. Derdi kederi sorgulamak olmayan ama hayatı daha dolu yaşatmak ve yaşamak için mısraların gücüne inanan Saadet Demirci’nin mısralarında güzel bir yolculuk sizleri bekliyor. Bizleri birleştiren kaderin bir bildiği olmalı…
Şiir; derin duyguların eseri olup, boş sözlerin ayıklandığı kelimeler topluluğudur. Şiir; az sözle çok şeyi ifade etme sanatıdır. Şiir; yaşayanların dili, yaşananların tercümanıdır. Şiir; sözün öze tesiridir. Şiirin amacı; duygulara tercüman olmaktır. Şiir yazabilmek için; dert ekmeğiniz, aşk suyunuz olacak. Şair; hayata dair her hâli, az ve etkili sözlerle formüle edip sunabilendir. Şair; duygulara hitap eder. Şairin amacı; dert ile dertlenmektir. Dertsizseniz, dert sizsiniz demektir. Aşk; aklın duygulara göçüdür. Duygular aşkın yaylasıdır. Aşkın dili sevgi ve barıştır. Dini, ırkı mezhebi olmaz. Aşka hiçbir maharet karşı koyamaz. Aşk ferman dinlemez. İlham; insanın gönlünden diline süzülen davetsiz özel misafirdir. Ziyareti kısa sürer, ilgilenirseniz hediyenizi alırsınız, ilgilenmezseniz boş geçer. İlham; nerede, ne zaman geleceği belli olmaz. Bütün emek hoş bir sada bırakabilmektir.
Bir kış vakti açmıştım gözümü dünyaya… Nereden bilebilirdim ki hep kışta kalacağımı? Oysa insan mevsim gibiydi, er ya da geç baharı görürdü. Bir gün mutlak mavi ve yeşilin tonlarıyla bütünleşirdi. Ben de kara kış ömrüm de hep baharı bekledim, ama bir türlü o baharı göremedim. Gri bir belirsizlikte, koyu bir zaman diliminde bedenimden kayıplar vererek ilerledim. Koyu zamanların seferisi oldum. Hayat kırdıkça kırdı dallarımı. Önce düşe kalka arşınladığım hayat yolunda düştüm, kalkamadım. Sonra yaşlı bir ağaç gibi eğildim. Nefesim çekildi ciğerlerimden. Herkes geçliğini överken, ben gençliğimde dalından koparılmış güle döndüm. Benim mutluluk ve umut kokan hayallerim vardı, hep bir ukte olarak kaldı. Vurgun yiyerek hayat denizinde geldim bu yaşıma… Sustum, her gelen acıya sustum. Her seferinde içime ağladım. Beni herkes iyi sanıyordu. Her gülüşümde iyi olduğumu düşünüyorlardı. Ben iyi değildim. Bilseler; Ne volkanlar patlardı yüreğimde… O volkan kaç Roma’yı yakardı kim bilir? Özler oldum ben çocukluğumu, belki çocukluğum o kadar iyi değildi. Koşamaz, hoplayamaz ve hatta ağaca bile tırmanamazdım. Hatta sürekli yerlere düşer, sürekli dizlerim kanardı. Her şeye rağmen güzeldi o günler, zümrüt zamanlı o günler. Koyu zaman seferisi olarak ilerlerken hayat yolunda; bir dem döküldü yüreğime, kapıldım bir duygu seline… Yazdım, dize dize yazdım her bir acı duygumu… Koyu bir zaman seferisi olarak, dermansız derdin köleliğinde, ben de buldum şifayı dizelerde. ŞUNU ASLA UNUTMAYIN… KOYU BİR ZAMANA DEMİR ATTIĞINDA, HAYAT YENİ KAPILAR AÇACAKTIR MUTLAK MANADA..!
Sevgi ne idi usta? Onu eritmek mi? Besleyip pişirip olgunlaştırmak mı? Tutsaklaştırmak mı? Özgürleştirmek mi? Onun yerine düşünüp karar vermek mi? Yoksa onun düşüncelerine önem vermek mi? Sensiz yaşayamam demek mi? Sensiz de yaşarım deyip Senle yaşamayı seçiyorum mu? Saplanıp kalmak mı? Gerektiğinde vazgeçebilmek mi? Söyle usta bana hangisi sevgi? Sevgiyi bilmiyoruz usta Bir gün çalış ve gel Sevgiyi anlat bize usta Öyle kısa kesme Şunu bitirelim deyip işleştirme Sadece konusu olsun Mesai kısıtlaması değil Sınırsız bir süre sana Sen anlat usta
Serin esen, ferahlatan seher yelim burnumda tütüyorsun Neşemde, kederimde, aldığım nefestesin Bebeğimde ninnide, şarkımdaki bestesin Çırpınan, çarpan şu yüreğimde, sinemde kafestesin Doğruyu senden öğrendim kimseyi kayırmadan Yardımlaşmayı öğrettin güzel çirkin ayırmadan Doğanın dostu anam, her zaman kalbimdesin Başımda yaşam tacı, her iyi işimdesin Oya yapıp işledin; iyi, doğru, güzeli Yüreğim, yüreğin kan ağlasa sen öğrettin gülmeyi Gönül bahçemde açan en güzel güllerdesin Deniz, dağ ve ovada kurduğum hayaldesin Seninle buluşurum zaman zaman rüyamda Gözlerimden akan yaş, içtiğim suda damla Çiçeklerin renginde, yelin esişindesin Gerçek hayatta yoksun, gördüğüm düşlerdesin
Karanlık gecelerde yüreğimde, Yıldız gibi parlayan, Sen kadınım! Türkü gibi umut oldun yüreğime, zor günlerimde. Sen gönül bahçemin çiçeği, çocuklarımın anası, Senle çıktığım hayat yolunda. Bana her zaman anlatılamayan, Mutluluk oldun yıllarca. Yağan yağmurlarda beraber ıslandık damla damla. Yağmurun her damlası, Seni bana, Beni sana anlattı ağlayarak. Akan yağmur damlaları sel olup, Bedenimizi, ruhumuzu yıkadı şefkatle. Beraber yürüdüğümüz yolları, kaldırımları, bağları, Bahçeleri, ağaçları, kuşları yıkadı. Yorgun yürekleri temizledi. Toprak bağrı yanık sevdalılar gibi, Kana kana içti yağmur damlalarını. Mis kokusunu cömertçe saçtı ortaya. Bunu duyan mor menekşeler, papatyalar, Gelincikler can buldu toprağın bağrında. Ağaçlar meyve vermek için çiçek açtı, her taraf yemyeşil. Kuş sesleri sevinç oldu onlara cıvıl cıvıl.
Gözlerime uyku girmiyor artık
Kalp gözümle seni gördüm göreli.
Hiçbir şey içime sinmiyor artık
Sevdanın sırrını çözdüm çözeli.
Sevmem derdim ama senle yanıldım.
Bilmem ki seline nasıl kapıldım.
Neşeyle barışıp, dertle darıldım.
Sözünde muhabbet sezdim sezeli.
Yıllarca boş yere etrafa baktım
Nice gönüllere demirler attım.
Nihayet sevgiyi gönülden tattım.
Ömrümde ilk defa sevdim seveli…
Yıllar bana soğuk bir düş kırıklığı içerisinde geldi. Hayat denen olgu her ne engel varsa serdi önüme… Kara kışlara demir attım. Önce yürümem gitti elimden, ardından kollarım zayıfladı, kemiklerim eğildi ve en sonunda nefesimde çekildi ciğerlerimden… Geriye bir canım kaldı benim, yitip de artan bir tek canım! Sessiz bir dümende, tek pencereden bakar oldum hayata… Yalnız doğdum ve yalnız bir odaya hapsoldum. Her daim mutluluğu yalnızlığımda aradım. Yoktu çığlıklarımı duyan! Ailem bile anlamadı beni… Her şeye rağmen en büyük destekçim ailemdi; özelliklede annem. Yıllarca hep içime akıttım gözyaşlarımı… Sessiz çığlıklara büründüm. Sonunda çıkışı şairlikte buldum ve şu felsefeye inandım: Sessiz Çığlığını Dile Getiremiyorsan; Yaz O Zaman!…